21 Mart 2017 Salı

Aç. Kapıları aç...sonuna kadar. Perdeleri çekme, pencereyi kilitleme. Aç. İçini aç ki açlığın doysun. Karnına değil, içine aldıkların her boşluğa girsin. Tok ol. Doy. Doya doya al içine. Her lokmanı çevir ağızında. Öğüt, hazırla, hazmet. İyisini de kötüsünü de almışsan, aldığın her neyse çiğne, çiğne, yumuşat. Tadına var. Dilinde damağında tadı kalsın. İster tatlı, ister acı. Ne varsa hepsini al. Bir kere açmışsan kapını, içeriye girmişse misafir et onu. Gitsin diye ümid etme. Kalsın diye gözünün içine bakma. Misafir. Girerken belli gideceği. O ev sadece senin. İçine aldıkların sadece geçici. Sen istersen kalır, sen istemezsen de kalır. Canı isteyince, sıkılınca, yettiğinde gider. Sana değil ona yetince gider. O ayrı sen ayrı. Ayrı girer, ayrı alırsın onu içine. Öğüterek, çiğneyerek, yavaş yavaş tadını hissederek senin olur. O hiç bir zaman sen olmaz, O hiç bir zaman senin olmaz. Senin olan onun sende bıraktığı tattır. Tükür sevmediklerini, ne kadar azı girerse o kadar kardır. Obur olma. İyi olanı tüketene kadar içine alma. Bazen damağında kalan tatlar en güzelidir. Neyin tatlı neyin acı olduğunu ayırd edebilecek kadar çiğne. Sevmediklerini içine aldıysan bir kere bunu da kader sanma. Aldığın gibi atabilirsin evinden onu. Bunu unutma. Ne attığın, ne tuttuğun seni sen yapar. Unutma onlar sadece Misafir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder