Masallarla kapattığımız bir gecenin
sabahında puslu, yağmuru bekleyen bir sabaha uyandık. Gökyüzünün öfkesini sezen
deniz daha sakin. Bedenim suya girmekle girmemek arasında çelişkide, gökyüzü
tehditkar. Yarın kara bulutların artması bekleniyor. “Şimdi gir yoksa
kaçıracaksın” diyor yeni tanıştığım bir kadın. Olması gerekenler, kaçırmamam
gerekenler ve keşkeleri azalatma isteğimle boğuşurken bir adam usulca yanımdaki
masaya geçiyor. Kıyafetleri toprak, sakalı uzun. Elinde bir kitap. Ayaklarını
dayıyor kenara, yaslıyor sırtını. Denize bakıyor, selam verir gibi, sonra
satırlarına dönüyor ve kayboluyor. İmreniyorum…karar vermemeye karar veriyorum.
Öğlen yemeğim otlardan, meyvelerden ve şifalı tozlardan bir karışım. Dalgaları
izliyorum. Önce usul usul, sonra hızla vuruyorlar sahile. Kendimi onların git
gellerine bırakıyorum. Yağmur başlıyor. Sahilde insanlar koşuşturuyor. Bekliyorum.
Islanıyorum. Yağmur geçiyor. Vakit geliyor. Kalkıyorum. Bir kadından
bahsedildi. Masalcı anlattı. Onu görmeye gidiyorum. Henüz bilmiyorum ama
randevum bedenimle. Ayaklarında halhallar, kollarında kına, saçları rüzgarda
savrulan; kızılın, sarıların, yeşillerin sardığı bir kadın konuşmaya başlıyor.
Bedenim usul usul kendini bırakıyor, dönüyor, esniyor. Isınıyorum. Rüzgar
artıyor. “Üşüdünüz mü?” Ben ısınıyorum. Yatıyorum, dönüyorum, uzuyorum. Kadının
sesi bir geliyor bir kayboluyor. Yatıyorum. Gökyüzünde bulutlar usulca kayıyor,
rüzgar ağaçlarda dolanıyor, deniz sahile vuruyor. Bedenim dalgalanıyor, deniz
oluyor, biz barışıyoruz. Yürüyorum, şimdi daha yavaş. Bir ağacın altında oturup
okumak niyetim. Niyetime yeldeğirmenlerinin ülkesinden bilge bir kadın
karışıyor. Savaş zamanı doğmuş, bir çocuk, bir torun yetiştirmiş, bir koca
boşamış, 75 yaşını doldurmuş…
Kitabımı kenara koyup onun hikayelerine
dalıyorum. Öğreniyorum, dinliyorum, doluyorum. Akşam sessizce sızıyor aramıza,
yağmur yağıyor. Oturuyorum. Geçiyor. “Yarın daha çok yağacakmış”, “dersleri
napacaklar?” soruları, bilge kadının anlattıklarında kayboluyor. Akşam oluyor,
hava kararıyor. Herkes ateşin etrafında toplanmak için birer birer ayrılıyor.
Müzik var. İçkiler, kahkahalar, müzik sesleri yükseliyor. Aralarında
dolanıyorum. Yavaşca, sessizce ayrılıyorum. Bir köşe bulup oturuyorum. Sessizliğe kendimi bırakıyorum. Kutu adında bir köpek yanıma yatıyor. Ay yıldızları
kapatıyor, ben yazıyorum.